ali ekber ataş
damladaki hüznü güz
metin demirtaş'a
I.
düşün ki
işsizdik
“…o en büyük hapishane”de
tutuklu
60
7
güz sonu
akay yokuşu’nda
metin bir adam
kederli
derin
ince düşüncelerin
demir adımları
tırmanıyor taş kaldırımlı yokuşu
II.
elinde lir
dilinde şiir
antikiteli
metin bir şehir
o şehir
bu şairde
annesi kadar derin
babası kadar fi-i-lidir
doktor jivago’dan önce vardı
lara henüz dünkü çocuk
damladaki hüznü güz
aşk ki
bu diyarda
betimsiz bir a-hali
III.
o şair
bu şehirde
asyalı bir edayla
durup eşiğinde zamanın
tandır kokan gülüşünü
gökyüzünde sergiliyor
metin bir adam gibi
sıyırıp çıkarıyor kınından
aşkın devrim halini
aldırmadan bağrındaki acıya
şairane işliyor
memleketin
demirine taşına
karakışına
sitemkarca
IV.
o şair
kendisinin yalın hali
mişli geçmemiş zaman
ülkesi düşlü şehir
sonsuz yeniyi arayan
akdeniz inceliği
antikiteli lirik nehir
şiirgen duyarlıklar
şair
şiir
ve şehir
yaşamın habercisi
devrime dair
V.
rönesansçı coşkuyla
kucaklayıp dünyayı
insanı omuzladık
yer yerinden oynadı
göğün umurunda mı
yattığımız da oldu
şiirin bahanesine
hatta kaburgalarımızdan olduk
herdostun ölümünde
VI.
bir başka şehirde
bir başka zamanı şair
geçerken işsiz
yürürken dalgın
ince düşüncelerle
kederli
derin
sessiz
havada yaklaşan güzün kokusu
köşe başında
mavi bir hüzün
dokunsan güz dökecek
yalnızken sarı
safrancalar yağacak
VII.
elinde lir
dilinde şiir
antikiteli metin bir şair
toroslar ünlese
akdenizce bilenir
şiirin havarisi değil
ahalisi
asyalı bir edayla
“Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzayan”
ağırbaşlı süvarisi
“Çelik öfke bir yanı
bir yanı uysal mavi”
hey anam hey
istanbul yarım dize
yeditepe kırk kapı
bir vaha dilimizde
VIII.
nereye baksam iki yıldız
gibi ah iki göz
dadanmış gözlerime
ille de uç
sana…
istanbul kuşluk vakti
hezarfen
galata
bir de ben
uçmasını
bekliyoruz kızımın
IX.
dal gövdeyi ateşledi
tutuştu kovuğundan
gövdemde ki ben
koskocaman bir dünya
aşka meftun gözleri
gök-yüzünde uçurtmalar
güler yüzlü seherin
takıldık rüzgarına
gün olur yaramaz çocuklar gibi
gün olur
“Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda”
bir garip orhan veli
XI.
salkım gibi
iki göz
uzanmış oğlanağa’dan
bahçemdeki asmaya
çocukluğuma dolanıyor
havada göç sesi var
mevsimin son düğünü mü bu
güz günlüğü mü yoksa
katar katar turnalar
erzincan’dan yatağan’a
yatağan’dan istanbul’a
baharları taşınır
XII.
tırmanmış gözlerime
dayamış kör umudu
dayanmış yüreğime ki
cinnettin kabe’si bu
“Kurumuş hurma suratlı…”
tutuşturmuş temmuzu
sıyırıp geçiyor galata’yı
istanbul
kuşluk vakti
XIII.
gök yüzlü
pos bıyıklı
sakalı kendinden
büyük adam
temmuza düşünce böyle
hüzünbazdır havası
ana avrat
zil zurna dümdüz
seğirt seğirtebilirsen
cumhur şairin peşinden
soluğu datça’da verdik
XIV.
bir kadeh
bir kadeh
daha derken
tanyeri’nde
sabahın beşindeyiz
tünemişiz dalına
kırılgan bir şafağın
seyre dalmışız ademi
biz cümleden alemiz
“Elim birine değsin
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım!”
XV.
hey anam hey
zil zurna cesaretle
ayaklanıp içerde
yıldızgenli geceden
omuzladık sabahı
teknemizde ilk ışıltıları
düşünce denizinin
usumuzda diş izi
karıştık insana
ömrümüzde
gün inermiş akşama
kimin umurunda
salınsın uçurtmalar
uçsak mı ne
21 ekim 2000/18 mayıs 2009
20 Mayıs 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder