20 Mayıs 2010 Perşembe

zambaktaki su

ali ekber ataş




zambaktaki su

yaşamlarıyla gılgameş
deniz-yusuf-hüseyin’in
anılarına


I.

sırma cepken üstünde
mor taflanlı bir zambak
68 baharı
kehribar sarısı

ölüm ki darası ömrümüzün
doru bir tayla geçtik gece yarısı

su çağlayan uykusunda




II.

malumu aliniz
dolmabahçe sırtlarına
mülkü arz olunmamıştı
sermaye kuleleri henüz

deniz kesen gözlerimize
mil çekilmemişti daha




III.

taksim’e doluşup
68 yazında

“sarı nehir”

gibi akardık yeşil bayırlarından
dolmabahçe rıhtımına

içimiz çocuk su
aklımızda promete us
içimizdekiler aşk gibi

aşkın deniz halleri
kerbela inancı
hüznü yusuf’’u





IV.

alnı safran akıtmalı
yıldız batığı bir gece
yüzünde seferi ay
doluşmaz mı gözlerime
işlemez mi yakomazları
gergefine denizin

içimiz derin
içimiz serin
uçsuz bucaksız
yakamozlar dehlizi
sobelendik

(ahhh..
o deniz var ya o deniz
mavi sularıyla akıp geçen gecemiz)




V.

bizimdeniz
ardında bir okyanus
okyanus tanrılarını
çıldırtan bizim us

“Mavi gözlü dev”
“Sarışın kurt”

indiler taksim’den
dolmabahçe rıhtımına

boğazımızda düşman hançeri
hançeremizi yırtan bağrımızdaki hamasi çeri




VI.

ah be
arjantinli incelik
başında yıldızlı beren
yüzünde zambak içi gülüş
dudağında havanalı puroyla
kendini değil yalnız
bizi de dağlarımızdan ettin
indik şehire
yalancı bahar

kahır üstüne kahır
yetmiş iki yılının altı mayıs’ıdır
tutundum yosun gibi denize
on yaşındaki ben
o gün bugündür

“gözyaşlarımdan su gelir”

tuz yerine denizden




VII.

“Bizim de dağlarımız var…”

bir bilsen
köroğlu’na mesken
kavgaya yurt

gelip gezseydin
görüp de gitseydin

filistin’e nasıl da gülerdik
nasıl da inerdik tepesine israiloğullarının

biz ki
tarihini yazdık kurtuluş savaşlarının




VI.

kaç ferhat eridik
kaç dağ devrildik
biz böyle
incelikler
yüzünden

hep aynı ağrıya mahkum
hep aynı dağlı-yanım

akıyordu
yedi iklim
dört köşe
akıyordu
harmandalı
bir sevinçle
devrim




VII.

en uzun koşuların
upuzun bacaklısı
en hızlısı hepimizin

o çocuk var ya
o çocuk
uzun adımları üstünde
yaylanarak
salınarak
coşarak
geçip gitti
denizleri
taşırıp




VIII.

denizaşırılıklarına
aşiyan’dık biz onun
inandırdı hepimizi
boşa söylenmemiş
aslan yatağından belli

vay ki vay
kaç baharı kaçırdık
kaç dal kırdık biz böyle
incelikler yüzünden

düş ülke bu
68 baharı
orman sesli üç fidan
bizim oralı

bir başka baharın dedi…




IX.

sokrates bile şaştı
ölümü düşününce

yetmişinde biri için
baldıran suyu çekip
ölümüne dikleşmek
cesurca bir iş elbet
fakat yirmisinde ip germek
pir sultanca marifet

ipleri gerdi şafak
ipleri gördü şafak
iplerde gezdi şafak

sabahı doğrayıp iplerden indi şafak




X.

tut ki
düş ülkenin yolcusuyuz
yolumuz düş ülkeci

bozacısı bahar
şıracısı deniz
hüznüne yenik su
hüzne vefa
bağır dolusu

“aldırma gönül”

sus ve ağla
ağla ve öl
de ki
zincire vurulur mu
zambaktaki su




XI.

o bizsiz
bir sonsuz
seyrederken
ak köpüklü
upuzun
mavi saçlarıyla

…lüverin en sekmez mermisinin hızıyla

geçip
giden
unutma
unutma
unutma

düşün ki
güz günlüğüdür
aşkın en mavigen hali deniz




21 ekim 2000/23 haziran 2009

Hiç yorum yok: